2 Ocak 2008 Çarşamba
KARAGÖZ ve ORTAOYUNU'NUN TARİHLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
Bir başka söylentiye göre de, ortaoyunu, Karagöz'den doğmuştur. Her iki oyunun da kuruluşları, konuları, sözleri, kişileri arasındaki benzerlik, hemen bütün incelemecilerin dikkatini çekmiştir. Yazarı bilinmeyen Rusça bir yazıda, ortaoyunun 1790 yılında Karagöz'den çıktığı ileriye sürülmüştür. Birkaç yıl sonra Adolphe Thalasso da aynı görüşü ileriye sürmüştür. Her iki yazıda da, söz konusu tarihin hangi belgeye dayanılarak ileriye sürüldüğü belirtilmemiştir. Türkiye'de Meşrutiyet'ten epey önce başlayıp Meşrutiyet ve Cumhuriyet devirlerinde de yazdığı çeşitli makaleleriyle ortaoyunu üzerinde en çok durmuş olan Ahmet Rasim, Karagöz'le ortaoyunu arasındaki benzerliğe birkaç kez işaret etmiştir. Macar Türkoloğu Ignacz Kunos, ortaoyunu üzerine yazdığı Almanca eserinde, Karagöz ile ortaoyunu arasındaki ilişki üzerinde durmuştur. Yazar, çok sonra yayınladığı Türkçe bir eserin ortaoyunu ile ilgili bölümünde de bu benzerliği yeniden söz konusu etmiştir. Cumhuriyet devrinde bu konular üzerinde çalışan Türk incelemecileri, Karagöz'le ortaoyunu arasındaki benzerliğe sık sık değinmişlerdir. Yayınladığımız oyunlardan bir tanesinde de, oyun kişilerinden Denyo, pehlivan rolündeki Kavuklu'yu Karagöz'e, Pişekar'ı da Hacivat'a benzetir. Bu konuda en eski kaynak, XVII. yüzyıla kadar çıkmaktadır. Evliya Çelebi'nin Seyahat-name'sinde nedimler ve mukallidler anlatılırken, mukallid "Şengül Çelebi"nin çıkardığı bir oyun şöyle özetlenmektedir : ... Hacivad Çorbacı'nın Acemi-oğlanları'yle gice İstanbul'da kol dolaştığını taklid yapardı. Her neferi lehçe-i mahsusuyla Çorbacı'ya hitap itdirüb Çorbacı'yı da anlara itab itdirirdi. Ellerindeki feneri bir yoldaşı getürmeden aciz olub o yoldaş feneri Çorbacı'nın atının rişmesine kotas gibi asar, at da fanus şu'lesinden ürküb Çorbacı'yı yere urur. Cümle neferler firar iderler. Bicare Çorbacı : "-Bre gelin, yoldaşlar! Bu karanlıkta at altında kaldım, beni halas idin, tiz olun, dört kişiye bir mangır ihsan ideyim; varın, paylaşub silah alarak Revan seferine hazır olun." deyü bağırdıkda yanına kimse gelmez. "-Varın, evime haber idin, ehlü ıyalim gelüb kurtarsunlar." deyü bağırır, kimse işitmez. İşte bu halleri Çelebi taklid idince insanın gülmeden burnu kanardı. Burada, perde kişisinin adı olan Hacivat adı canlı kişilerden birine mal edilmiş ve o kişinin taklidi yapılmıştır. Evliya Çelebi'nin anlattığı bu taklit, bir ortaoyunu değilse de, "Hacivat"ın "perdeden yere inmiş" olması dikkate değer. Kavuklu Hamdi'nin oyunları arasında çıkan yazının sonunda da, Pişekar'la Kavuklu tiplerinin "hayal oyunlarından ilham alınarak" yaratıldığı söylenmiştir. Yine kaynak gösterilmeden ileriye sürülen bir başka söylenti de, ortaoyununun Yeniçeri orta'larından, ordu ve donanma eğlencelerinden çıktığı, Yeniçeriliğin kaldırılmasından (1826) sonra, gezici oyun topluluklarının Karagöz oyunlarını işlemesiyle oluştuğu yolundadır. Batılı incelemecilerin ileriye sürdükleri bir görüşe göre de, Türk geleneksel tiyatrosunun iki temel dalı olan "Karagöz" ile "Ortaoyunu"nun oluşumunda Yunan ve Latin "mimus"u ile İtalyan halk komedyası "commedia dell'arte"nin kuvvetli etkisi vardır. Kişiler, "muhavere"ler, oyunların düzeni ve kimi konular arasındaki benzerlik, bu varsayıma kanıt olarak gösterilmiştir. Başta Reich olmak üzere, Haravitz, Kunos, Croce, Martinovitch, Ljungman, mimus ile Karagöz arasındaki benzerlik üzerinde önemle dururlar ve Karagöz'ün Bizans mimus'undan doğduğu görüşünü savunurlar; bunlardan Horovitz, "Bizans İmparatorluğu'nda hiç kesiksiz süregelmiş ve bütün Ortaçağ boyunca oynanmış" olan mimus'un "İstanbul'u Türkler alınca da ortadan kalkmamış, yalnız dilini, yenenlerin diline uydurmak zorunda kalmış" olduğunu söylemiş; Kunos da, Horovitz'e dayanarak, aynı görüşü savunmuştur. Karagöz oyunu için söylenenlerin ortaoyunu için de geçerli olduğu düşünülebilir. Nitekim, Kunos, bu bağlantıyı kurmuştur. Saliha Sultanın evlenmesi dolayısıyla yapılan ve on üç gün süren şenlikte her gün oynanan ortaoyunlarını, İzmir'de çıkan Fransızca bir gazetenin "eski Yunanlılardaki dramatik sanatın ilkel (=naif) devrini hatırlattığını" yazması ayrıca dikkate değer. Burada "naif" sözünü "mimos" anlamında yorumlamak yerinde olur. Batılı incelemeciler, Türk geleneksel tiyatrosu üzerinde "commediad dell'arte"nin etkisine de işaret etmişlerdir. Doğrudan doğruya ortaoyunu'na etkisi üzerinde Adolphe Thalasso önemle durmuş, Türklerin Venedik ve Cenevizlilerle uzun süren ilişkilerinin bu etkiyi doğurduğunu söylemiştir; bu yazıyı kaynak olarak alan Kunos, "Türk'lerin bilincinde bugün hala Ceneviz kültürünün yaşadığını, bunun da yukarıdaki iddiaya kanıt olduğunu" söyledikten sonra, "commedia dell'arte"nin dört temel kişisi "Arlecchino, Pantalone, Scarramucchio, Colombina" ile ortaoyununun "Pişekar, Kavuklu, Sevgili (=Çelebi?), Zenne" tipleri arasındaki benzerliğe işaret etmiştir. Bu görüş, Batıda zamanımıza kadar sürüp gelmiş; nitekim Martinovitch de, commedia dell'arte ile ortaoyunu arasındaki kişi ve olay benzerlikleri üzerinde durduktan sonra, bu etkinin Venedik ve Cenevizliler yoluyla geldiğini tekrarlamıştır. Kunos, ayrıca, ortaoyununda oyun yerinin biçiminin, oyun sırasında oyuncuların bir daire içinde sık sık yer değiştirmelerinin Batılı kökene dayandığını söyledikten sonra, "ortaoyunu"ndaki orta sözcüğü ile, "commedia dell'arte"deki arte sözcüğü arasındaki benzerliğin "bir tesadüf olmadığı" üzerinde durmuştur. Bu benzerliğe Metin And da işaret etmiştir. Nitekim, ortaoyunu terimlerinden olan "palanga" (=meydan)nın İtalyanca "palanca", ya da İspanyolca "palanque"den gelebileceği; Pişekar'ın kullandığı "pastal" (=pastav, şakşak)ın commedia dell'arte kişilerinden Arleccchino'nun kullandığı tahta kılıç (=coltelli di legna) ya da şakşak (=batocio)'dan gelme olduğu ileriye sürülmüş; bunun gibi, ortaoyunu kişilerinden sarhoş'a verilen "Matiz" adının Latince "Madidus" (=yaş, ayyaş) sözünden gelebileceği üzerinde durulmuş; tiyatro ile ilgili "tiyatro" (=teatro), "kumpanya" (=compagnia), "prova" (=prova), "palyaço" (=pagliacco) vb. gibi terimlerin - daha sonraki dönemde de olsa- İtalyanca'dan geldiğine, yani böyle bir gelenek bulunduğuna işaret edilmiştir. (Cevdet Kudre
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder